Kaş / Antalya
Geçen hafta Ünye'de birkaç gün kaldıktan sonra Kaş'a doğru yola çıktık.Ünye'de sabah kahvaltımızı ettikten sonra önce Ankara' ya gittik.Ankara yolunda mola verdiğimiz yerde bize harika patatesli ve peynirli gözlemeler ile çay eşlik etti.
Ankara'ya kadar gitmişken geçen sene evlenen kuzenimiz ve eşini de ziyaret ettik.Kuzenimizin eşi bize birbirinden güzel yemeklerin bulunduğu harika bir sofra hazırlamıştı.Yol yorgunluğumuzun üzerine onların misafirperverliği bizi epey dinlendirdi.
Gece tekrar yola devam ettik,ben eşimin yanında onu uyanık tutmak adına sabaha kadar onunla sohbet etmek durumunda kaldım.Gecenin ilerleyen saatlerinde artık konuşacak konu kalmayınca ben her ne kadar saçmalamaya başlasam da eşim benim onun uyumaması için yaptığım bu konuşmaları sabırla dinledi.Saat beş olduğunda artık gün ışımaya başladı ve biz yolun büyük bir bölümünü kat etmiş bulunuyorduk.
Ben harita elimde hangi yoldan gideceğimize bakıp şoföre yardımcı olmaya çalıştım.Bu arada harita yolculuğun sonuna kadar elimizde neredeyse paramparça oldu diyebilirim.Ama yeni yerler keşfetmek,daha önce gitmediğimiz yerlere araba yolculuğu yapmak bizi çok mutlu etti doğrusu.
Sabah olduğunda Burdur'un Tefenni ilçesinde yol kenarında bir tesise çektik arabayı.Ahşaptan bir iki basamakla çıkılan ortada alçak tahta bir masa,dört bir etrafında sedir ve üzerinde minderler bulunan birkaç masa vardı burada.Biz bu sedirleri görür görmez hemen yerleştik.Köy kahvaltısı ve çayla güne merhaba dedik.Kahvaltı o kadar doğaldı ki sanki evimizde kendi dolabımızdan çıkardığımız kahvaltılıklar sunulmuştu önümüze.Orada güzelce karnımızı doyurup kendimize geldikten sonra yola devam ettik.
Fethiye yolundan Antalya yönüne kadar devam ederken yol kenarında kurulmuş küçük sobalar üzerinde mısır kaynatılan kazanları görünce uğrayıp mısır almadan edemedik. Fethiye yol ayrımından biz Kaş-Kalkan tarafına döndük ki bu yolculuğumuzun en zorlu kısmıydı.Bir tarafımızda boydan boya uzanan hırçın Toros Dağları ,bir tarafımızda uçurum. Biraz tedirginlik duymadık desem yalan olur heralde.Yolculuğumuzun uzun sürmesi ve artık sabrımızın kalmamasından mıdır nedir o yol bize geldiğimiz onca yoldan sonra çok daha uzun geldi.
Bir an önce denizi görebilme isteğimizle yola devam ettik.Sanki denizi görsek bütün yorgunluğumuz bitecek gibiydi.Ve sonunda Kalkan'a yaklaştığımızda deniz bizi dağların eteklerinde boylu boyunca kucaklıyordu.Denizin rengine duyduğumuz hayranlık epey sürdü aslında.
Sonunda Kaş' a vardığımızda tek isteğimiz bir an önce kendimizi rengine büyülendiğimiz denizin kollarına atmaktı.Hemen odalarımıza yerleşip üzerimizi değiştirerek soluğu plajda aldık.Deniz o kadar güzel ve temizdi ki , denize girdiğimiz yerin derinliği 4 m. olmasına rağmen dibi olduğu gibi görünüyordu.Ve yüzerken balıklar size eşlik ediyordu.
Ben soğuk suya girme konusunda çocukluğumdan beri devam eden alışkanlığım üzere biraz zorlansam da ilk on dakika merdivenlerde titredikten sonra sonunda güzelim denize girmeyi başarabildim.
Denizde kendimize gelip yol yorgunluğumuzu attıktan sonra hemen soluğu Kaş' ı keşfetmek için çarşıda aldık.Kaş ; sırtını hırçın Toroslara dayamış ve kucağına da Akdeniz'in muhteşem sularını almış küçük ve sevimli bir sahil kasabası.Şehir merkezinde küçük bir marinası ve buraya yanaşan irili ufaklı tekneler ve yatlar var.Havasında Akdeniz ' de olmanın verdiği tatlı bir yumuşaklık ve doğallık var sanki.
Sahilin hemen yanında beyaza boyalı evler ve oteller pembe çiçeklerle boydan boya süslenmiş,şehre ayrı bir hava katıyorlar.Bu birbirinden güzel çiçeklere hayran kalmamak elde değil.Çiçeklerle çevrilmiş bahçelerde içilen çayın tadı da bir başka oluyor.
Kaldığımız otelin içi ve dışında bir çok yerde Ünye' den çıkarılan Ünye taşı kullanılmıştı.Dışı yine benim hayran kaldığım pembe çiçeklerle süslüydü.Ve manzarası uçsuz bucaksız denizin ortasındaki Meis Adası 'ydı.Meis Türkiye'ye çok yakın bir Yunan adası.Bu yakınlık karşısında biz hayretler içinde kaldık.Yakınlık öyle ki ; adada oturan Yunanlılar çarşı pazar alışverişlerini Kaş'dan yapıyorlarmış ve onların bizim tarafa vizesiz kolaylıkla gelebilmelerine karşın biz vizemiz olmadığından gidip göremiyormuşuz.Fakat gidenler adanın ve yerleşimin çok güzel olduğunu söylüyorlar.Ama ne kadar karaya epey yakın olsa da denizin ortasındaki bir adada kalma fikri bana biraz korkutucu geldi doğrusu.
Akşamları otelin havuz başında dekoratif gaz lambalarının verdiği romantik ışık eşliğinde yemeklerimizi yedik.Yemekler oldukça lezzetliydi.Özellikle dikkatimi çeken hoş ve sağlıklı lezzetlerden olan Brokoli Çorbası oldu.Un,süt veya krema ve brokoli ile yapılmış olduğunu tahmin ettiğim çorbayı daha sonra evde denemek için fotoğraflayıp tadına bakmadan edemedim.
Biz Kaş'a gittiğimiz günler boyunca tesadüfen festivalin olduğu günlere denk geldik. TRT otelimizde ve civarda çekimler yapıp akşam da meydanda canlı yayında Halk Müziği konserleri düzenledi.Festivalin de etkisiyle olsa gerek Kaş sokakları akşamları kurulan elişi ,takı ,hediyelik eşya standları ve gözleme açan kadınların olduğu bölümle oldukça hareketliydi.Sokak taşları ,bazı dükkanların ilginç ve göz alıcı dekorasyonları beni çok fazla etkiledi.
El yapımı tabaklar,birbirinden güzel halılar,ahşapdan yapılmış değişik bir çok materyalin olduğu dükkanların her biri görmeye değerdi.
Özellikle çeşit çeşit Akdeniz baharatlarının olduğu dükkanlar önünden geçerken etrafa mis gibi kokular yayıyorlardı.Çoğu işlenmemiş tane halinde satılan baharatlar benim özellikle dikkatimi çeken bir diğer tezgahtı diyebilirim.
Bu baharatların yanı sıra tazecik dalından yeni koparılmış yüzde yüz doğal Akdeniz baharatlarının temelini oluşturan otları satan bir teyzeyle karşılaşınca almadan edemediğim mis gibi dağ kekiklerinin lezzetini denemek için can attığımı da söylemeliyim.Gelene kadar bütün bavulu ve tatil boyunca da bütün odayı saran kekik kokusu inanılmazdı.
Takıların ,boncukların, el yapımı tülbent oyalarının yapıldığı tezgahların bulunduğu bir sokakta , bir bayan hint kınası ile geçici dövme yapıyordu.Eltimin eline yaptırdığı dövmeyi beş dakika gibi kısa bir zamanda doğaçlama yapan hanım çok yetenekliydi.
Kaş 'da hayatımda yediğim en ama en lezzetli Akdeniz pizzasını yedim ki, bizim buralarda Akdeniz pizzası diye yediğimiz pizzalarla uzaktan yakından alakası yok.Hamuru incecik olmasına rağmen yumuşacıktı.Üzerinde halka şeklinde kızartılmış patlıcan,peynir,taze fesleğen yaprakları ve siyah zeytin ,tabi bir de zeytinyağı vardı.İnanılmaz lezzet ötesi bir pizzaydı.
Tadına bayıldığım bir diğer lezzetse ; Kaş 'da limanın hemen kenarında bir kafede kahvenin yanına ikram edilen hayatımda yediğim en lezzetli tarçınlı minik kurabiyelerdi.Tarçının o güzelim aroması ve ağzınızda dağılmanın ötesinde eriyen ev yapımı kurabiyenin tadı muhteşemdi.
Bir bahçenin ortasındaki bu kafeden çıkarken merdiven kenarlarında saksılara ekilmiş meyveleri görünce ne olduğunu merak ettik ve bunların ana vatanı Peru olan Pepino olduğunu öğrendik.Pepino 'nun faydaları saymakla birmiyor aslında.
- Kanser hücrelerini yok ediyor,çocukların ve yaşlıların bol bol yemesi tavsiye ediliyor.
- Kalsiyum ve C vitamini bakımından zengin,ağrı ve sızıları gideriyor.
- Kolestrolü düşürüyor,şeker hastaları için çok faydalı
- K vitamini açısından zengin
- Hipertansiyon hastalarına faydalı
Kaş gerçekten çok çok güzel bir Akdeniz kasabası ve gezilip görülmesi gereken yerlerden biri.Eşimle gördüğümüz yerleri haritada işaretleyerek Türkiye'nin her yerini gezip görme hayalimizde memleketimizin güzel bir yerine daha çarpı koyarak hayalimize bir adım daha yaklaşmış olduk.
Yorumlar
PORSELEN DEMLİK yepyeni bir etkinlik ile karşınızda… YÖRESEL LEZZETLER ETKİNLİĞİ-3 ZEYTİNYAĞLILAR http://porselendemlik.blogcu.com http://selmahlc.blogcu.com http://birdemliksohbet.blogspot.com http://yoresellezzetler.bloggum.com tarafından hazırlanmıştır etkinliğimizin yeni sahibesi www.yapraksarma.blogcu.com olarak 10/7/2008 ile 10/08/2008 tarihleri arasında 30 gün boyunca ben yapacağım konumuz:ZEYTİNYAĞLILAR anadolunun zengin sofrasını evlerimize sunmak,bizi biz yapan değerlerimizin hünerli ellerle bütünleştiği yemeklerimizin tarih kokan hikayelerini sunmak ve bu lezzetleri siz değerli dostlarımızla paylaşmak… sizde bu lezzet dolu maceraya davetlisiniz… eğer sizlerinde sofralarında yer bulan kendi yörenize ait bir tarifiniz var ise tarifinizi bize ulaştırabilir böylece bir yerlerde kalmış lezzetleri tüm dostlarınızla hem paylaşmış olacak hem de yörenizin kültür ve değerlerini tanıtmış olacaksınız yapmanız gereken şey; hazırladığınız yöresel yemeğinizi ismi ,yöre adı ,tarifi ve birkaç aşama ile çektiğiniz fotoğraf ile bloğunuzda yada sitenizde yayınlayıp daha sonra ev sahibine yorum ya da e-posta ile haber vermek örnek: isim:zeytinyağlı enginar dolması yöre adı:İzmir/ege yöresi buraya ise tarifimizin resmi ile beraber detaylı anlatımı gelecek şekilde… iletişim:www.yoresellezzetler.bloggum.com unutmayın tarifler sadece tarihi yöresel tarifler olmalıdır önemli:son zamanlarda bloglarda yaşanan sorunlardan dolayı böyle bir önlem almayı uygun bulduk etkinliğimiz ayrıca http://www.yapraksarmayapraksarma.blogspot.com/adresinde de yapılacaktır… HEPİNİZİ EV SAHİBESİ OLARAK DAVET EDİYORUM.BENİ YANLIZ BIRAKMAYACAĞINIZI UMUYORUM .SEVGİLERİMLE
Bende tatili iple çekiyorum bir gelse ....
sevgiler..
Sadiyecim;en güzelini yapmışsın.Kafanı dinle ,stresten uzak bir rahatla sonra nasıl olsa iş bulunur.
Betülcüm;saol canım,tatil gibisi yok valla ama bizim tatil yaz başında olunca bütün yaz evde ne yapıcam diye düşünmeye başladım.Tatile en iyisi yaz ortası veya sonlarına doğru gitmek galiba.
ne kadar güzel anlatmış fotoğraflamışsın bende gezmiş kadar oldum:)
paylaşımın için teşkrler canım kocaman sevgiler..
Sevgiler.
Sevgiler
Sevgiler.
Karadeniz Sofrası; Ünye 'de pide keyfinin Ünyeliler için ne demek olduğunu eşimden çok iyi bilirim.Seni çok iyi anlayabiliyorum o yüzden.Aslında vaktimiz olsaydı Balıkesir Burhaniye' de yazlığı olan halamlara da uğrayacaktık.Ama yaz sonuna doğru bir aksilik olmazsa gelmek istiyoruz sizin o taraflara.
Sevgiler.
Sevgiler.
Pepino fidesi, fidanı ve meyvesi bulunur.
web: pepino.tropikalmeyveler.com